31 Aralık 2008 Çarşamba

Mutlu Umutlar

Kutlanan yılbaşı değil, umuttur.
Dertsiz bir hayatın umudu
İçilen alkol değil, umuttur
Sağlıklı bir hayatın umudu
Söylenen şarkı değil, umuttur
Daha güzel şeyler duymanın umudu
Sarıldığımız dostlar değil, umuttur
Yalnız kalmamanın, hep beraberliğin umudu
Patlayanlar ışık değil, umuttur
Aydınlık geleceğin umudu
Alınanlar hediye değildir, umuttur
Mutlu edilmenin umudu
Satılanlar mal değildir, umuttur
Mutlu etmenin umudu
Yeni kıyafetler giysi değildir, umuttur
Değişimin umudu...


Ortalama bir insan 50 tanesini yaşıyor
Acı, tatlı, öyle ya da böyle

Kim kutlamak ister ki ömründen geçen günleri.
Hala yaşamanın vermiş olduğu,
Islanmamış ya da kurumuş gözlerin
Mutluluğu kutlanır en fazla.

Anlamı nedir ki yılbaşının
Yeni bir yıla başlamak mı ?

Aslında her gün bir yeni bir yılın başlangıcı gibi gözükse de
31 Aralık'ı biliriz biz yılbaşı olarak
Umudun afyonu..
Kutlanan umuttur.


Mutlu umutlar diliyorum, bugün yalnız olanlara gelsin.

30 Aralık 2008 Salı

Milka Fire / Feuer / Fever

Farklı çikolata çeşitleri ile bir çoğumuzun kalbini fetheden Milka yeni bir sınırlı üretim bir seri ile Avrupa'da market raflarını süslemekte. Bu seri 4 ana element konsepti ile piyasaya sürülmüş ve ateş, su, hava ve topraktan oluşuyor.Türkiye'de satışa sunulup sunulmadığını bilmiyorum fakat henüz sunmadıklarını duydum sunacaklarını da pek sanmıyorum. Neden derseniz bir tanesi karpuzlu, diğeri şili biberli ve diğerlerinin içinde ne var tam olarak bilmiyorum. Bizim damak tadımıza biraz ters gelir gibi duruyor.

Gelelim asıl başlığımıza. Ben bu sınırlı üretim serinin "Fire" olanını görür görmez nasıl oluyor acı ve tatlı bir arada vay be dedim. Çünkü kendisi şili biberli, yani acılı çikolata. Bir kere satın aldım ve bu ilk denemeden sonra Tesco'ya tekrar gider gitmez raflara baktım. Gerçekten sınırlı sayıda üretimmiş dedim, çünkü yoktu. Neyseki daha sonra başka bir markette karşılaştık. Tekrardan tadına bakmak istiyordum ve tekrardan tatma fırsatım oldu. Kendisini ilk yediğinizde ağzınızda çikolata tadı, çikolata bittikten sonra ise dilin arka tarafında acı biber tadı bırakıyor. Ben şahsen çok beğendim. Dilde bıraktığı tat ve daha ayrıntılı profesyonel inceleme için İngilizce yazılmış şu sayfaya bakabilirsiniz.  Milka Fire güzel bir deneyim. Deneme şansınız olursa kaçırmayın. 

Mamülün ismi ile ilgili kafam karıştı buradaki ismi Milka Fire, Almanca konuşulan ülkelerde Feuer, ve bi yerlerde de Fever olsa gerek ya da paketin üzerinde ki Feuer yazısını Fever sanan bazı insanların uydurması. 

29 Aralık 2008 Pazartesi

Nasıl Yaptık ?

Internet üzerinde arama motorlarından yeni bir blog/websitesi yaratma, ya da geliştirme konusunda binlerce döküman bulabilirsiniz. Bu blogun amacı direkt olarak bu konuda bilgilendirmek değildir. Dolayısı ile bu yazının amacı size bu konuda direkt bilgi sağlamaktan ziyade, bu blogun dış görünüşüne bakıp "acaba nasıl yapmışlar?" diye gelebilecek sorulara genel bir cevap verip, paylaşmaktır. Blog güncellendikçe bu sayfada güncellenecektir. Ayrıca bu yazının diğer bir amacı eklentilerin/değişikliklerin öğrenildiği sayfaları sizlerle paylaşıp bir nebze aldığımız faydanın karşılığını onlara verdiğimizi düşünüp içimizi rahatlatmaktır. O zaman sırasıyla şöyle başlayabiliriz.

29 Aralık 2009

1) www.blogspot.com adresi ücretsiz ve başarılı blog hizmeti vermektedir. Sayfada orijinal "etiketler" "blog arşivi" "blogroll" gibi orjinal blogspot eklentilerini görebilirsiniz.

2) Dış görünüş ücretsiz olarak sunulan Underground teması üzerine inşa edilmektedir. Bu tema styleshout tarafından hazırlanmıştır.

3) Sol üst taraftaki resim ve yazı içeren animasyon eklenmiştir.

4) Yorum kısmı aynı sayfadan yorum eklenebilecek şekilde değiştirilmiştir.

5) "Son yorumlar" ve "son yazılar" kısımları orjinal blogspot eklentileri yardımıyla oluşturulmuştur.

Şimdilik bu kadar. Sorularınızı yorum aracılığı ile iletebilirsiniz.

2 Aralık 2008 Salı

Devrim Arabaları


Devrim arabalarının varlığını ilk kez tarih hocam Yalçın Ölmez sayesinde derste öğrenmiştim. O günden sonra da içimde hep bir niye sorusu kalmıştı. Niyeyse pek bahsedilmiyor pek bilinmiyordu ilk yerli arabamız Devrim'in ne kendisi ne hikayesi. Ama Tolga Örnek bu konuda çok önemli bir toplumsal görevi üstlenerek birçoğumuzun varlığından pek haberdar olmadığı bu hakikatimizi bizlere mükemmel bir sinema filmiyle hem yapımcısı hem yönetmeni olarak sundu ve kendi adıma bu film benim hayatımda izlediğim en güzel Türk filmi .Filmin başından sonuna kadar filme tutuklu kalıp, bitmemesini istedim. Belki de böyle gurur duyulacak (eşsiz) mühendislerin yaptıklarına, bu kadar yakın olduğum için . Film potansiyelimizi olduğu kadar bir şeyleri başarmaya çalışırken göze almamız gerekenleri de çok güzel yansıtıyor beyaz perdeye ve mühendislerimize canı gönülden bir teşekkür borcumuz olduğunu da hatırlatıyor yapılanların üzerinden yıllar geçmiş olsa bile. Devrim Arabaları'nı gideceğiniz filmler arasında ilk sıraya koymanız dileğiyle ...

15 Kasım 2008 Cumartesi

Kinder Pingui Türkiye ' de !



Buradan Kinder Süt Dilimi ' ni anlatalı uzun zaman oldu ama Kinder Pingui'ye haksızlık yaptığımı düşündüm ...Şimdi sıra bu haksızlığı ortadan kaldırmakta. Kinder Pingui , Kinder Süt Dilimi ile birlikte raflarda( süt ürünlerinin satıldığı soğutuculu reyonlarda ) yerini aldı ve bizi lezzetine davet etmekte . Çikolatanın dondurmaya göz kırptığı ve arasındaki krema ile eşsizleşip mükemmel birliktelikleriyle karşımıza tüm gösterişi ve albenisi ile çıktığı bu lezzet karşı konulamamayı hakediyor... Fakat sadece benim mi başıma geliyor bilmiyorum ama ne Kinder Pingui 'yi ne Kinder Süt Dilimi 'ni kolay kolay bulamıyorum... Sanırım çok fazla alıyoruz. Her zaman ve her yerde çok daha rahat bir şekilde bulabilmek umuduyla...

23 Şubat 2008 Cumartesi

Recep İvedik




Haydi hayırlı olsun bir süredir tanıtımlarını izlediğimiz yerli komedi filmlerinin ilki gösterime girdi, iyi de etti . Zira film başından sonuna kadar yüzde tebessümü sabit kılıp sık sık da kahkaha üst moduna çıkarmakta. Recep İvedik 'in bir iş adamının kaybolan cüzdanını bulup teslim etmeye gittiği otelde çocukluk aşkını görmesini işleyen film konusu itibariyle duygusal öğeler ve güzel mesajlar da içermekte. Ayrıca filmin devamı da çekilecek gibi duruyor...
Kısaca güzel bir komedi filmi çıkmış ortaya. Darısı diğer gösterime girecek başta yerli komedi filmlerinin başına... Saflığın ve kahkahanın sadece filmlerde kalmaması dileğiyle iyi seyirler...

12 Şubat 2008 Salı

MAX PAYNE


Max Payne bir oyundan öte sevenler için... Zaten oyuna başladığınız andan itibaren müzikler sizi duygusal bir dünyanın içine alıyor ve kendinizden geçmiş bir şekilde oyunu yaşıyorsunuz oynarken... Öyle ki oyun dünyası ile pek alakası olmayan evimde en son MaxPayne haricinde Fifa 2000 oynamış olan ben bile Max Payne serisi sayesinde oyun sektörüyle buluştum çocuğu ve eşinin intikamı için o sinirle oyunu bitirdim,Mona'nın ihanetiyle kahrolup Max Payne için canını bile feda etmeyi göze almasıyla mest oldum(En zor seviyede Mona ölmez ,diğerlerinde ölür,rivayet bu) . Ama bu güzel anların çabuk bitmesi ve bitmiş bir oyunla başbaşa kalmakla da üzüldüm ve sadece ben değil tüm Max Payne sevenler yıllardır üzülüyoruz ses soluk çıkmadıkça,umarım bizi önce Max Payne 3 oyunuyla ardından Max Payne sinema filmiyle sevindirir yapımcılar olmadı önce Max Payne sinema filmi ardından Max Payne 3 te olabilir...
Ama hala ses soluk yok hadi sabırsızlanıyoruz...
Karakterler ve modelize edildikleri kişiler: Max Payne - Timothy Gibbs
Mona Sax - Kathy Tong


Dünya'dan Farklı Sesler


Türkiye : Üniversitelere girişte türbana serbestlik getirilmesi mecliste kabul edildi tartışmalar sürüyor.

İran : Bir grup liseli kız kız öğrenci İran Türkiye olmayacak eylemi yaptılar.

Azerbaycan : Azerbaycan' da okullara türbanla yasaklanması mecliste oylanmayı bekliyor.

Hollanda : Burka, nikap gibi yüzü kapatan giysilerle kişilerin devlet daireleri ve okullara girmesinin yasaklanması kararı alındı.

28 Ocak 2008 Pazartesi

Deli rüzgar , Ulak

Gnctrkcll sağolsun deyip sinemalara sıklıkla uğradığımız şu günler zaman zaman zoraki yaşanan ama eşsiz zevkler veren anları yaşamaya çok müsait. Sadece sinemaya gidelim dedik sıkıntıdan ve vizyonda ne olduğunu bilmeden şu filme gidelim dedik. O film Uzak mı ? Ulak mı? Bu ne Arapça mı ? sorularını bir kenara attık Çağan Irmak yapmışsa - kaç filmini izlemişsek?- Maskeli Beşler Bilmemne'den her türlü iyidir diyerek bileti alırken gnctrkcll kampanyasının yarı yıl tatilinde geçerli olmadığını öğrenerek ilk şoka uğradık. Salona girerken ikinci şok ise bizden (2 kişi) başka sinema salonunda sadece 5 abinin daha olduğunu görmek oldu. Sanırım film afişinde sakallı amca olunca, her sakallıyı dedesi sanan gömlekli kumaş pantolonlu terlek* bıyıklı bir kaç kişi daha gelmeye karar vermiş.

Herneyse Babam ve Oğlum sonrası çok yüksek beklentiler olduğu gayet açıktı. Konuları inanılmaz farklı.

Filme zamansız ve mekansız denmiş ama sözlerde, hareketlerde, olaylarda buram buram tarih kokuyor ve afişinden beklenin aksine insanlara duymak istediklerini değil duyurmak istediğini yazmış yönetmiş. Bir doğu süregelen devamlı doğu masalı yaratılmış. Anlatılmak istenen öğe çok ulvi.

Çağan Irmak bu filmi izleyen ya çok sever ya da hiç sevmez demiş bence haklı. Herkese göre değil ama ;

Kısaca bugüne kadar bana göre izlediğim en fantastik Türk Filmi diyebilirim. Farkına varmadan eşsiz bir zevk yaşadım. Bence siz de izleyin.




*öyle bir şey var mı bilmiyorum.

24 Ocak 2008 Perşembe

hassas Ruhlar terazisi

Tedbirsizlere...

İlm kesbiyle rütbe-i rif'at
Ârzû-yi muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne vâr ise âlemde
İlm bir kıyl ü kaal imiş ancak


97. mektup

Bir tek şimdiyi istediğinde senin olacağım. Bir tek şimdiyi istediğinde hep senin olacağım. Şimdi aldığım nefesin son nefesim olabileceğini gördüğünde, son nefesime kadar seninle olacağım. Giderayak olduğumu, giderayak olduğunu, giderayak olduğumuzu görünce gitmez olacağım. Ne yılan ne tavus ne de elmaydı günah olan. Hesaptı. Yarındı günah olan. Şeytanın zamanıydı: Gelecekti günah olan. Hesap günü, bir tek hesaptan soracaklar. Hesap günü, bir tek hasaplarımız hesaba çekilecek. Biliyor musun şeytan yarında yaşar? Tıpkı senin gibi. Senin elmanı ısırırsam şeytanı gebe bırakacağım. Kabil'i doğuracaksın. Hırsı ve hasedi doğuracaksın. Ki onlar da geleceğin çocukları...

Sen 'şimdi'ye ağlamadıkça gözyaşların hep geleceği sulayacak. 'Sonra'nın tohumları var senin yumurtanın içinde. Ve onlar Habil'i öldüren ve kırk gün ölüsünü ne yapacağını bilmeyen Kabil'in tohumları. Onu gömmesi gerektiğini bile bir kargadan öğrenecek. Sen ölümsüz bir aşkı ararken, asla ölümsüz olamayacak aşkımız.

Bense daha şimdiden senin olmayışının haberini getiren kanatları kana boyanmış o karganın yanmış yıkılmış ötüşüne ağlıyorum. Daha şimdiden elimde olan tek şeye, sensizliğe ağlıyorum. Akşam gelecek. İstemesen de gelecek. Ağlayacaksan karardığına gününün, hiç bekleme şimdi ağla. Belki gözyaşlarının ışıltısı birazcık aydınlatır geceyi. Ama durduramayacaksın güneşin batışını.

Her şeye bir ömür biçiyorlar "Aşkın ömrü" diyorlar. Aşkın ömrü bir an sevgilim. Aşkın ömrü yok. Senin de, benim de yok. Ömür biçtikçe kısaltıyorlar. Şimdi'yi bırakıp geleceğe uzattıkça ellerini şimdi'nin upuzun,geniş ve derin sonsuzluğunu kesip biçiyorlar. Hiç ölmemek istiyorlar. Daha şimdiden ne kadar güzelsin oysa. Gözlerin açıkken bile güzelsin. Sen korkuyorsun. Korkunun kaynağı korkuyor olman oysa.

Bensizliğin hesabı seni bensiz bırakıyor. Oysa ben hep sensizdim. Sensizlikten başka hiçbir şey beni sana kavuşturamazdı çünkü. Şimdi gerçekten yoksun. Sen sonra var olmayı seçerken nasıl burada, yanımda olursun ki? Sen benim olmadığım bir zamandasın. Elmanla, yılanınla ve tavusunla belki yine olacağınız bir zamanın kâbusunu düşlüyorsun.

20 Ocak 2008 Pazar

X. Y. Köpeğine Darılmış


Macar bilim adamları köpek havlamalarından bazılarını anlamlandırmayı başarmışlar. Bu haber kısmına pek girmeden konuya farklı bir yönden değineceğim . Malumunuz köpekler insanların en yakın dostu olarak adledilirler. Ama bu çalışma geliştirildiği takdirde bu ebedi dostluğun ebedi olmadığının görüldü an olabilir. Eğer bir de biz kelime girersek cihaza o da köpeklere ses olarak bunu iletirse durum kavga etmeye bile varabilir. Sahibiyle restleşen , bak Ruşen Amca'nın oğlu Sedat'ın köpeğine sahibinin bir dediğini iki etmiyor diyen sahipleriyle o benim amcam değil diyen köpeklerle, sahibi için biz onla küsüz diyenlerle karşılabiliriz. O yüzden böyle bir şey olursa göreceğiz dostlar mı gerçekten. Hakkımızda ve haklarında hayırlısı ...

19 Ocak 2008 Cumartesi

YouTube down!

Canım sitemiz YouTube inmiş durumda. Geçmiş olsun. Dolayısı ile bazı postlar anlamsız hale geldi. Geri dönüşünü dört beş gözle bekliyoruz.
Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir.
T.C. Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi 17/01/2008 Tarih ve 2008/55 nolu kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir.
Access to this web site has been suspended in accordance with decision no: 2008/55 of T.R. Ankara 12th Criminal Court of Peace.

15 Ocak 2008 Salı

Dünya Salaklık Tarihine Geçenler...


Geçen gün arkadaşımdan aldığım e-postanın başlığı buydu."Dünya Salaklık Tarihine Geçenler".Başlığı ilk okuduğumda aklıma gelen bir insan dünya tarihine geçebilecek tarzda nasıl bir salaklık yaptığıydı.Fakat daha sonra örnekleri okuduğumda 'harbiden pes", "bu kadarı da olmaz be kardeşim" cinsinden nidalar yükseldi benden. Daha fazla yorum yapmak istemiyorum.Örneklerden biri yukarıda.Okuyun ve bir insanın bu salaklığı nasıl yapacağı üzerine kafa yorun. Ben yordum açıkçası ama tatmin edici bir cevap bulamadım. Belki siz bulursunuz....

10 Ocak 2008 Perşembe

Bar Rafaeli

[2008-01- 4.hafta]



Gül değil yanındaki kaktüs olsa yine dikenine katlanılası Bar Rafaeli.

April Bowlby

[2008-01- 3.hafta]



Uzaktan baktığınızda ince belli çay bardağına benziyor değil mi ? Yakınlaşın yakınlaşın. Biraz daha. Hayır hayır biraz geri gidin. Evet şimdi iyi. Karşınızda bu hafta görebileceğiniz en güzel. April Bowlby

Meçhul Güzel 1

[2008-01- 2.hafta]



burada yarı anadan üryan birinin olması sapıklık mı? bir de nasıl doğduğunuzu düşünün. ismini hiç bilmediğimiz ama masum bulduğumuz ilk sağ alt güzelimiz. hayırlı olsun.

Elena Kuznetsova

[2009-01- 2.hafta]


En güzel sarı saçların en ideal uzunluktaki haliyle en güzel yüzle birleşip en güzel giysilerin en güzel duruşuyla karşımıza çıkması ve haliyle ortaya çıkan saygıda kusur edilmeyecek güzellik: Elena Kuznetsova...

Kinder Süt Dilimi Türkiye'de!

İsviçre'de anaokulundayken yemek çantamda sandviçimin yanında ayrılmaz ikili oluşturan ice tea ve süt diliminden Türkiye' ye geldiğimde ayrılmak zorunda kalmıştım. Neyse ki ice tea bu özlemimi bikaç sene önce Türkiye'ye gelerek hafifletti. Ama bir yanı eksikti. O da yemek sonrasının öncesinin ve anının vazgeçilmezi güzeller güzeli süt dilimiydi... Carrefour girişindeki billboard da arzı endamını görünce çok şaşırmıştım o heyecanla market bölümüne girdiğimde bulamadım derken bu böyle sürüp gitti ta ki küçük bi markette tesadüfen onunla karşılaşıp kavuşana kadar... mutlu hikayem burda başladı ve devam ediyor... Süt diliminin en sevdiğim yönü içinde bal olmasına rağmen hiç farketmemek . Herkese afiyet olsun...

9 Ocak 2008 Çarşamba

Yatağın altında ki tozlu kitaplara bakarken...

Bir gün annem eski püskü kitaplara bakarken dikkatimi çeken bir fotoğraf albümü oldu. Açıp baktığımda içinde küçüklüğümün fotoğrafları ile karşılaştım ve dalıp gittim, aslına bakarsanız o günleri hatırlamak benim için çok farklıydı. Bir insanın hayatının kısa sürede ne kadar çok değişebilceğini görmüştüm. Almanya'da 4 yaşına basarken üflediğim mum şimdi ise Türkiye'de 21 yaşında blog'a hissetiklerini paylaşırken acaba 30 yaşına bastığımda hayatımda neler olacak?

Ben de burda yazıyorum!!!!!

Hayatımda daha önce herhangi bir bloga yazı yazmadım yorum haricinde. Aslına bakarsanız günlük tutma alışkanlığım da yok.Ama artık bazı şeylerin değişme vakti geldi. Zaman hızla akıyor ve geçen zamanın kıymetini maalesef çok az insan kavrayabiliyor. Bu nedenledir ki artık blog yazmaya başlıyorum. Malumunuz 2008 yılına girdik. Sevinçlerimizi, üzüntülerimizi, heyecanlarımızı 2007 de bıraktık. Fakat geriye dönüp baktığımda o anları tekrar yaşamamı sağlayan hiçbir yazı yok elimde. Deyişte denildiği gibi "Söz uçar,yazı kalır". Anılarınızı bir yere kaydetmediğinizde bu ister günlük ister blog olsun sonuç hep aynı. Unutulmak. Bu yüzden 2008 yılı içinde yaşadığım tecrübeleri, heyecanları ve bazen üzüntüleri bu blogta paylaşacağım ve en zından benim için 2008 unutulmaz bir yıl olacak...

6 Ocak 2008 Pazar

Ona bir oda ver baba

Nerden aklıma geldi bilmiyorum da defalarca izlesem yine hüzünlendiğin filmin çarpıcı sahnesi ... Yorum yapmak istiyorum ama yapmayayım.

Ona bir oda ver baba, gidecek hiç bir yeri yok.


2 Ocak 2008 Çarşamba

It's too late to apologize.

Alp'in kardeşi Mert her ne kadar yanıbaşımda Alp'i bıktırmış olsa da bu şarkıdan, ben henüz kendi adıma dinlemeye başlamış olduğum için üst üste 3 4 deneme yaparak şarkıdan henüz sıkılmadığımı anladım. Timbaland denen adam aldı ortalığı götürüyor. Bu sene (Aslında artık şu sene 2007) kadar ilgilenenler dışında sanırım tanıyan kişi çok azdı. Fakat adam elini neye dokundursa hit oluyor. Müzik uzmanı ya da benzeri değilim, iyi midir değil midir uzmanına sormak lazım. Her neyse iyi dinlemeler. Ben sevdim.

Değişen moduma uygun sözleriyle de dikkat çekiyor.

It's too late to apologize



Ele ayağa düşmüş şarkıları gündemden geç bir şekilde buraya eklediğim için kendimden utanıyorum. Ama bakarsın burdan görüp sevenler vardır ki var.

Yazacağım yazacağım.

Bir kaç gündür bir şey yazmamış olabilirim ama bu devam etmeyeceğim anlamına gelmiyor. Sadece ufak bir mod değişimindeyim, aşağıdaki şarkılara uzak kaldım birden. İyilikten kaynaklanıyor yani. Yılbaşı çok iyiydi; Öyle ki bütün dandik şeyleri "deşeceğiz" nidalarıyla 2007'de bıraktık. Emeği geçen herkese çok saygılar ve sevgiler. Orda da dediğim gibi umarım seneye aynı şekilde beraber geçirmeyiz. Beddua mı dua mı başkası okuyunca anlamayabilir. Çok da sıkıntı değil.

Kısaca güle güle 2007. Mutlu yıllar herkese.