23 Ocak 2009 Cuma

Doğru Parfüm Seçimi

Parfüm Yaşam Tarzıdır

Parfüm her şeyden önce bir yaşam tarzıdır ve her parfümün bir hikayesi vardır tıpkı tüm markaların bir konsepti olduğu gibi. Örneğin Hugo`nun kokuları sportifse, Boss`un kokuları bir o kadar klasiktir. Armani kokularında gizemlilik yaratırken,Kenzo ise doğal olmayı amaçlamaktadır. Bvlgari lüks mücevharatı vurgularken,Calvin Klein sıradışı parfümler üretmektedir.

Parfüm almaya giderken her şeyden önce bir insan kendi yaşam tarzına göre parfüm seçmelidir. Rahat ve spor bir hayat tarzı varsa fresh kokular kullanılmalıdır. Fresh kokular genellikle meyvelimsi ve çiçek kokulu olur. Örneğin; Dolce Gabbana Light blue ya da Bvlgari AQUA gibi. Takım elbise giyinip kendini iş hayatına adamış ve de eğlenceye düşkün insanların kokusu ise baharatlı ve tatlı kokulardır. Örnek verilirse Jean Paul Gautier ya da Rochas bu yaşam tarzına hitap eden parfümlerdir.

Bir parfümün kişiye gitmesi de çok önemlidir. Esmer tenlilere baharatlı ve tatlı kokuların çok yakıştığı gibi açık tenlilere de fresh kokular yakışır.

Parfüm Tene Sıkılmamalı

Parfümün en çok kendini belli ettiği yer kostümlerdir...Bir gömlek,bir tisört her zaman parfümün gerçeğini yansıtır. Parfüm kesinlikle tene sıkılmaz çünkü kişi terlediği zaman parfüm ve ter birleişimi sonucu ortaya çok değişik bir koku çıkar ve kokunun orijinalliği gider.

Ten için kullanılan parfümün yan ürünü olan deodrant ya deo-stick kullanılmalıdır. Deo sticklerin ömrü 12 aydır ve uzun süre kullanılır. Bir parfüm muhakkak yan ürünü ile kullanılmalıdır ki koku tam anlamıyla kendini hissettirsin. Bir parfümde erkekler için After Shave Lotion ve Balm bayanlar için ise Body lotion, Shower Gel vazgeçilmez yan ürünlerdir.

Parfüm Seçiminde Mevsimin Önemi

Parfüm seçiminde içinde bulunulan mevsime de dikkat edilmelir. Mesala yazın hafif fresh kokular tercih edilir. Örnek olarak Davidoff Cool Water ya da Armani Mania söylenebiir. Kışın da yoğun ve baharatlı kokular tercih edilir. Örneğin 212 ya da Paco Rabbane Black XS tercih edilebilir.

Parfüm şıklığı, karizmatikliği ve çekiciliği en çok gösteren vazgeçilmez bir objedir. Kısacası parfüm bir yaşam tarzıdır.

Batuhan Çolak'a teşekkürler.

20 Ocak 2009 Salı

Engelsiz Hayat

Yolda yürürken ya da bir yere girip çıkarken bir şey dikkatimi çekiyor. Kaldırımların, geçitlerin , girişlerin ve benzeri şeylerin bir çoğu sadece genç ve hiç bir sağlık sorunu olmayan kişilere göre yapılıyor. Mesela; rampalarda işe yaramazlık göstergesi yan konmuş taşlar, görme engelliere özel hiçbir kabartma özelliği taşımayan kaldırım taşları,kaldırımların ortasındaki ağaç fidanları, sadece basamaklardan oluşan alt ve üst geçitler ve daha nice duyarsızlık göstergesi. Hatta bunların bir bölümü yenilendiğinde dahi aynı hatalar tekrarlanıyor. Üstelik, 2005 yılında çıkan 5375 sayılı engeli kanununa göre 7 yıl içerisinde tüm mimari yapıların engelli vatandaşların durumuna göre dizayn edilmesi söz konusu iken. Peki bunlara ve benzeri sorunlara çözüm üretmek çok mu zor ? Olaya bu kadar eleştirel baktıktan sonra bir de bu konuda duyarlı belediyeler kurumlar olduğunu ve herşeyde engelli vatandaşları da düşündüklerini belirtmek gerek. Ama bu duyarlılığın sadece belli belediyeler veya kurumlarca değil de bir bilinç olarak her yere yayılmasını istemek en doğal hak sanırım.

18 Ocak 2009 Pazar

Pöttyös - Turo Rudi

Macaristan'a özgü çok fazla tat olduğunu bizim gibi geniş bir mutfağa sahip milletin ferdi olarak söylemek çok zor.  Bu dar yelpazede çok karmaşık bir ürün olmasa da Túró Rudi önemli bir yere sahip.  En iyi şekilde saklanması için 4 derece sıcaklık önerilen Túró Rudi'yi bütün marketlerde soğutucu kısımlarında kırmızı benekli ambalajları ile bulabilirsiniz. Genel olarak bakarsak içi yoğurda benzer tat ve yoğurttan biraz daha yoğun kıvama sahip krema dolu çikolata barı olarak tanımlayabiliriz. Çilekli, fındıklı vs çeşitleri mevcut.

Batı Avrupa'da DOTS ismi ile daha yerel damak tadına uygun hale getirilmiş çeşitleri de mevcutmuş. Macaristan'a giderseniz mutlaka denemeniz gereken bir tat. Arkadaşlarımın bir çoğu tadına nötr yaklaşsa da benim görüşüm pozitif, ben şahsen çok beğendim. Mutlaka denemeli ...


13 Ocak 2009 Salı

Laff a Lympics -Gercek Kotuler Istanbul'da kazanir.

Bir çok yaşıtım eminim ki çocukluğunda Laff A Lympics izlemiştir severek. İzleyinlerin de mutlaka desteklediği bir takım vardır. Ben şahsen hep kazanan Scooby Doobies* karşıtı, hep yenilen Gerçek Kötüler (Really Rottens) taraftarı oldum. Yogilere de sempatim yok değildi.


Çizgi film içerisinde taraf tutmayı bir yana bırakırsak, dünyada belki de milyonlarca çocuğun izlediği ve belki Türkiye ile ilgili ilk fikirlerini oluşturduğu İstanbul bölümünü yukarıdan izleyebilirsiniz. Sunucuların kafasındaki fes, sürekli etrafta dolaşan hindi, fonda çalan Hint ezgileri, Alaaddin'in Sihirli Lambası ambiyanslı çöl ortası neresi olduğu belirsiz şehir, kim oldukları belli olmayan sakallı peçeli şehir halkı ile tam bir Türkiye portresi çizilmiş! Tutulan skorlara göre de Gerçek Kötüler toplamda 3 yarışma kazanmış ve bunlardan biri de Türkiye. Sanırım bu da tesadüf olsa gerek.


izleyemeyenler dışarıda bir yerlerde izlemek için tıklayabilir.

Yalnız bir şey unutulmuş İstanbul gibi bir yerde nasıl olurda kızlar mayo/bikini ile yüzebilmiş anlaşılır gibi değil. **


Çok severdik Hanna Barbera ikilisi sizi, bak büyüdük kızar olduk.


*Kaptan mağara adamı Scooby Doobies'e hiç yakışmamışsın!

** Kendimle çelişeceğim ama adamlar bunu yapsa haksız da olmazlarmış. Şuraya bakınız.

12 Ocak 2009 Pazartesi

Bratislava'da Cons Jeans

Her ne kadar çok gezmesem ve gezerken etrafıma çok dikkat etmesem de,  yurtdışında gezdiğim yerlerde gözüm Türk'e dair bişeyler görmek istiyor, ve eğer dönerci değilse görünce de mutlu oluyorum.  Özellikle yabancı arkadaşlarınızla şehrin turistik ve üst seviye caddelerini dolaşıyorsanız ve arkadaşlarınızın içinde Fransızlar - neyseki İtalyanlar yok- var ise yürürken Chanel, Polo, Ralph Lauren, Yves saint Laurent, Louis Vuitton gördükçe kalkan omuzlarını gördükçe  içten içe kıskançlık söz konusu oluyor.  Sokaklarda vızır vızır geçen Renault'lar Citroen'ler ne olacak derseniz, ne bileyim bana nedense moda daha çok dokundu.
Bizim böyle dünyaca ünlü markalarımız olmasa da küçük şeylerden mutlu olmayı başarabiliyorum. Mesela Krakow'da büyük bir alışveriş merkezindeki büyük bir outlette Mavi Jeans logosunu diğer büyük markalarla yanyana görmek ya da Bratislava'nın güzel bir caddesinde Cons Jeans mağazası görmek gibi. 
Internette yaptığım araştırmada Cons Jeans'in Türk olduğu kanaatine vardım. Umarım herhangi bir renkteki sermayeden değildir. Eğer renksizlerse Cons Jeans'a hayırlı işler diliyorum. Fotoğrafı çeken Fransız arkadaşa da teşekkür ederim.

10 Ocak 2009 Cumartesi

Cinnet Geçirme Merkezi


Güzel memleketimizde gün geçmiyor ki bi tuhaflık yaşanmasın. Hemen hemen her gün ''Nasıl yani ?'' diyeceğimiz bir olay yaşıyor dumurlardan dumur beğenme raddesine an be an daha fazla yaklaşıyoruz.Ve haliyle davranışlarımızda bazı tuhaflıklar zaman zaman baş gösteriyor.
Peki sinirimizi çevremizden çıkarmak yerine (siniri çevreden çıkarmaya örnek olarak How i met your mother'da Barney'in bağırma döngüsü teoremi verilebilir )ya da farklı hobiler içinde eritmek yerine tüm tanımsız duygularla tamamıyla güvenli cinnet geçirme merkezlerinde atsak olmaz mı ? Tüm detayların düşünüldüğü bu güvenli ortamlarda kırıp döküp daha doğrusu öyle yaptığımızı sanıp pamuk gibi dışarı çıkıp etramıza sadece sevgi ile yaklaşsak hoş olmaz mı ?
NOT: Bu yazı tamamıyla hayal ürünür ve her yönüyle absürdlük üzerine kurulmuştur.